Seher, 1150 yılında ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. Üç kardeşin en küçüğüydü, ancak ailesinin ekonomik sıkıntıları onu 7 yaşında bir adamın kölesi olmaya mahkûm etti. Ailesi, çaresizlik içinde bu kararı almak zorunda kalmıştı. Seher, bu durumu kabullenmek istemese de, başka bir seçeneği yoktu. Hayatı, gittiği her yerde eziyet, zulüm ve acıyla doluydu. Bir gün, bir adamın gazabına uğrayarak bir gözüne mil çekildi ve kör oldu. Artık karanlık bir dünyada yaşıyordu; acıdan başka bir şey görmüyordu.
Zamanla, Seher birçok kez el değiştirdi. Her seferinde yeni bir zulüm ve acı ile karşılaştı. Ancak bir gün, genç bir Emir onu satın aldı ve evine getirdi. Seher, burada da zulüm ve eziyet görmeye devam etti. Evin hanımı, Seher’in durumunu fark etti ve onunla konuşmaya başladı. Seher, ailesinin ekonomik sıkıntıları nedeniyle satıldığını anlattı. Evin hanımı, Seher’in hikayesini dinlerken gözleri doldu. Kocasının ona yardım etmesine izin vermediğini biliyordu ama Seher’e yardım etmek istiyordu.
Evin hanımı, yıllar önce kendisinin de benzer bir kaderi yaşadığını ve Emir’in kalbini kazanarak azat edildiğini anlattı. Seher, bu duruma şaşırmıştı. Evin hanımı, annesinin yıllar önce kendisine yardım ettiğini ve şimdi de Seher’e yardım etmek istediğini söyledi. Seher, umudunu kaybetmemeye çalıştı. Evin hanımı, “Dayanabildiğin kadar dayan, zulüm bittiğinde belki de çok mutlu olacaksın,” diyerek oradan uzaklaştı.
Bir gün, Emir’in oğlu ona karşı beslediği aşkı dile getirdi. Ancak Seher, köle olduğu için bu aşkın imkansız olduğunu biliyordu. Yüzündeki yaralar, ona konuşmayı zorlaştırıyordu. Yine de, Emir’in oğluyla bir araya gelmeye karar verdi. Oğul, Seher'i odasına alarak ona duygularını açtı. "Benim gönlüm sendedir," dedi. Seher, güçlükle "Evet, ama olamaz," diyebildi.
Zaman geçtikçe, Seher'in acıları arttı. Evin hanımı, Seher'i dayısına satmaya karar verdi. Ancak Emir'in annesi, bu durumu fark etti. Gün geldi, yaşlı dayısı Emir'in oğlunu ve Seher'i nikahladı. Fakat bu durum, Emir'in kulağına gitti ve peşlerine düştü. Yıllarca süren bir kaçış başladı. Emir, sonunda eve geldiğinde, gençlerin feryatları duyuldu. Emir, "Sizin suçunuz sevmekte," dedi. Ardından, askerlerine emir vererek, yaşlı dayı, Seher ve Emir'in oğlunu orada yakarak can verdiler.
Seher, kölelik hayatının acımasızlığı içinde kaybolmuş bir ruh olarak, Emir'in evinde zulüm ve eziyetle dolu günler geçiriyordu. Ancak, içindeki umut ışığı sönmemişti. Sonunda, Emir’in eşi, Seher’e yardım etmek için bir plan yaptı. Ancak bu plan, Emir’in dikkatini çekti ve her şey daha da kötüleşti. Emir, Seher’in kaçışını engellemek için her yolu denedi. Sonunda, Seher ve Emir’in oğlu, bir gece kaçmaya karar verdiler. Ancak, Emir’in adamları tarafından yakalandılar.
Son bir kez birbirlerine bakarak, Seher ve Emir’in oğlu, birbirlerine olan sevgilerini dile getirdiler. Emir, onları yakaladı ve "Sizlerin aşkı, bu dünyada yer bulamaz," dedi. Ardından, her ikisini de acımasızca öldürdü. Evin hanımı, bu durumu gördüğünde, kendi hayatına son vermek için kendini ateşe attı. Sonuç olarak, Seher, Emir’in oğlu ve evin hanımı, acımasız bir kaderin pençesinde hayatlarını kaybettiler. Aşkları, zulüm ve acı içinde yok oldu.Seher, 1950 yılında ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. Üç kardeşin en küçüğüydü, ancak ailesinin ekonomik sıkıntıları onu 7 yaşında bir adamın kölesi olmaya mahkûm etti. Ailesi, çaresizlik içinde bu kararı almak zorunda kalmıştı. Seher, bu durumu kabullenmek istemese de, başka bir seçeneği yoktu. Hayatı, gittiği her yerde eziyet, zulüm ve acıyla doluydu. Bir gün, bir adamın gazabına uğrayarak bir gözüne mil çekildi ve kör oldu. Artık karanlık bir dünyada yaşıyordu; acıdan başka bir şey görmüyordu.
Zamanla, Seher birçok kez el değiştirdi. Her seferinde yeni bir zulüm ve acı ile karşılaştı. Ancak bir gün, genç bir Emir onu satın aldı ve evine getirdi. Seher, burada da zulüm ve eziyet görmeye devam etti. Evin hanımı, Seher’in durumunu fark etti ve onunla konuşmaya başladı. Seher, ailesinin ekonomik sıkıntıları nedeniyle satıldığını anlattı. Evin hanımı, Seher’in hikayesini dinlerken gözleri doldu. Kocasının ona yardım etmesine izin vermediğini biliyordu ama Seher’e yardım etmek istiyordu.
Evin hanımı, yıllar önce kendisinin de benzer bir kaderi yaşadığını ve Emir’in kalbini kazanarak azat edildiğini anlattı. Seher, bu duruma şaşırmıştı. Evin hanımı, annesinin yıllar önce kendisine yardım ettiğini ve şimdi de Seher’e yardım etmek istediğini söyledi. Seher, umudunu kaybetmemeye çalıştı. Evin hanımı, “Dayanabildiğin kadar dayan, zulüm bittiğinde belki de çok mutlu olacaksın,” diyerek oradan uzaklaştı.
Seher, kölelik hayatının acımasızlığı içinde kaybolmuş bir ruh olarak, Emir'in evinde zulüm ve eziyetle dolu günler geçiriyordu. Bir gün, Emir'in oğlu ona karşı beslediği aşkı dile getirdi. Ancak Seher, köle olduğu için bu aşkın imkansız olduğunu biliyordu. Yüzündeki yaralar, ona konuşmayı zorlaştırıyordu. Yine de, Emir'in oğluyla bir araya gelmeye karar verdi. Oğul, Seher'i odasına alarak ona duygularını açtı. "Benim gönlüm sendedir," dedi. Seher, güçlükle "Evet, ama olamaz," diyebildi.
Zaman geçtikçe, Seher'in acıları arttı. Evin hanımı, Seher'i dayısına satmaya karar verdi. Ancak Emir'in annesi, bu durumu fark etti. Gün geldi, yaşlı dayısı Emir'in oğlunu ve Seher'i nikahladı. Fakat bu durum, Emir'in kulağına gitti ve peşlerine düştü. Yıllarca süren bir kaçış başladı. Emir, sonunda eve geldiğinde, gençlerin feryatları duyuldu. Emir, "Sizin suçunuz sevmekte," dedi. Ardından, askerlerine emir vererek, yaşlı dayı, Seher ve Emir'in oğlunu orada yakarak can verdiler. İki genç, hayatlarının baharında, zulüm ve acıyla dolu bir dünyadan göçüp gitti.Seher, kölelik hayatının acımasızlığı içinde kaybolmuş bir ruh olarak, Emir'in evinde zulüm ve eziyetle dolu günler geçiriyordu. Bir gün, Emir'in oğlu, ona karşı beslediği aşkı dile getirdi. Ancak Seher, köle olduğu için bu aşkın imkansız olduğunu biliyordu. Yüzündeki yaralar, ona konuşmayı zorlaştırıyordu. Yine de, Emir'in oğluyla bir araya gelmeye karar verdi.
Oğul, Seher'i odasına alarak ona duygularını açtı. "Benim gönlüm sendedir," dedi. Seher, güçlükle "Evet, ama olamaz," diyebildi. Oğul, dayısına bir mektup yazmayı önerdi; belki de dayısı, ona yardım edebilirdi. Seher, umutsuzca "Ya olmazsa?" diye sordu, ama delikanlı kararlıydı.
Zaman geçtikçe, Seher'in acıları arttı. Evin hanımı, Seher'i dayısına satmaya karar verdi. Ancak Emir'in annesi, bu durumu fark etti. Gün geldi, yaşlı dayısı Emir'in oğlunu ve Seher'i nikahladı. Fakat bu durum, Emir'in kulağına gitti ve peşlerine düştü. Yıllarca süren bir kaçış başladı.
Yaşlı dayı, sonunda işten atıldı ve parası kalmadı. Yeni bir ev bulduklarında, Emir yine peşlerine düştü. Yaşlı dayı, gençlere şöyle dedi: "Artık kaçacak gücüm yok. Ya zulümle yaşarsınız ya da burada hep birlikte ölürüz." Seher, ayrılmamayı düşündü ama dayısı, geçmişteki acılarını hatırlatarak onları durdurmaya çalıştı.
Emir, sonunda eve geldiğinde, gençlerin feryatları duyuldu. Emir, "Sizin suçunuz sevmekte," dedi. Ardından, askerlerine emir vererek, yaşlı dayı, Seher ve Emir'in oğlunu orada yakarak can verdiler. İki genç, hayatlarının baharında, zulüm ve acıyla dolu bir dünyadan göçüp gitti. Hikaye burada sona erdi; aşkları, acımasız bir kaderin pençesinde yok oldu.Seher, Emir’in evinde acı suyun içinde boğulmuş gibi hissediyordu. Evin karanlık köşelerinde, geçmişin izleri ve geleceğin belirsizliği arasında sıkışıp kalmıştı. Emir, sert mizaçlı bir adamdı; onun yanında geçen her gün, Seher için bir mücadele haline gelmişti. Ancak, Emir’in eşi, ona yardım etmek için bir çıkış yolu arıyordu. Seher’e verdiği söz, onu başka bir Emire satma kararını vermesine neden oldu.
Bu yeni Emir, Emir’in oğluydu. Seher, onu ilk gördüğünde içindeki umut ışığını hissetmişti. Oğul, babasının sertliğinden uzak, daha yumuşak bir kalbe sahipti. Seher, onun yanında kendini güvende hissedebileceğini düşündü. Dayısı da, bu iki Emir arasında daha merhametli olanıydı. Seher, dayısının yanında belki de daha az acı çekecekti.
Gözleri dolu dolu, evden ayrılma anını hatırladı. Emir’in eşi ona veda ederken gözyaşlarını tutamadı. Seher, yeni bir hayata adım atmanın heyecanı ve korkusuyla doluydu. Evin kapısından çıkarken, geride bıraktığı hayatın ağırlığı omuzlarını büküyordu. Ama umudu, onu ileriye taşıyacak olan en güçlü silahıydı.
Yeni Emir’in evine vardığında, içindeki korku ve heyecan birbirine karıştı. Oğul, onu sıcak bir gülümsemeyle karşıladı. Seher, bu gülümsemenin ardında yatan merhameti hissetti. Ancak, geçmişin izleri peşini bırakmayacaktı. Yeni hayatının ilk günlerinde, Emir’in sertliği ve acımasızlığı aklında yankılanıyordu.
Zamanla, Seher yeni hayatına alışmaya başladı. Oğul, ona karşı nazik ve anlayışlıydı. Seher, onun yanında kendini daha özgür hissediyordu. Ancak, her an bir şeylerin ters gidebileceği korkusu içini kemiriyordu. Geçmişin gölgeleri, yeni hayatının üzerine düşmeye devam ediyordu.
Sonunda, Seher’in içinde bir çatışma başladı. Yeni hayatı, geçmişin acılarını unutturacak mıydı? Yoksa, her şeyin sonu yine acı mı olacaktı? Bu sorular, Seher’in zihninde dönüp dururken, hayatı da bir yolculuk olarak devam ediyordu. Her yeni gün, belirsizliklerle doluydu; ama Seher, umudunu kaybetmeden ilerlemeye kararlıydı.Seher, 1950 yılında ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. Üç kardeşin en küçüğüydü, ancak ailesinin ekonomik sıkıntıları onu 7 yaşında bir adamın kölesi olmaya mahkûm etti. Ailesi, çaresizlik içinde bu kararı almak zorunda kalmıştı. Seher, bu durumu kabullenmek istemese de, başka bir seçeneği yoktu. Hayatı, gittiği her yerde eziyet, zulüm ve acıyla doluydu. Bir gün, bir adamın gazabına uğrayarak bir gözüne mil çekildi ve kör oldu. Artık karanlık bir dünyada yaşıyordu; acıdan başka bir şey görmüyordu.
Zamanla, Seher birçok kez el değiştirdi. Her seferinde yeni bir zulüm ve acı ile karşılaştı. Ancak bir gün, genç bir Emir onu satın aldı ve evine getirdi. Seher, burada da zulüm ve eziyet görmeye devam etti. Evin hanımı, Seher’in durumunu fark etti ve onunla konuşmaya başladı. Seher, ailesinin ekonomik sıkıntıları nedeniyle satıldığını anlattı. Evin hanımı, Seher’in hikayesini dinlerken gözleri doldu. Kocasının ona yardım etmesine izin vermediğini biliyordu ama Seher’e yardım etmek istiyordu.
Evin hanımı, Seher’e kendi hikayesini anlattı. Yıllar önce, o da benzer bir kaderi yaşamıştı ve ailesinin zor durumda kalması nedeniyle satılmıştı. Ancak, Emir’in kalbini kazanarak azat edilmiş ve onun eşi olmuştu. Seher, bu duruma şaşırmıştı. Evin hanımı, annesinin yıllar önce kendisine yardım ettiğini ve şimdi de Seher’e yardım etmek istediğini söyledi. Seher, “Beni nasıl tanıdın?” diye sordu. Evin hanımı, annesinin diğer kardeşiyle birlikte kendisine ulaştığını ve Seher’i tarif ettiğini anlattı.
“Hiçbir zaman isteyerek satılmadık,” dedi Evin hanımı. “Zulümden, acıdan başka bir şey görmedik. Ama annem sayesinde ben kurtuldum. Şimdi sıra bende, seni kurtarmamı istiyor.” Seher, umudunu kaybetmemeye çalıştı. Evin hanımı, “Dayanabildiğin kadar dayan, zulüm bittiğinde belki de çok mutlu olacaksın,” diyerek oradan uzaklaştı. Seher, içindeki umudu yeniden yeşertmeye çalışarak, geleceğe dair hayaller kurmaya başladı.