Bütün bunlar tatlı bir rüyadan başka ne olabilir ki? Biliyor musunuz acaba, insanların menfaatlerini bilmemeleri yüzünden kötülük yaptıklarını ilk kez ortaya atan kim? Kim böyle akıllıca bir söz etti? Ona söylüyorum bu sözlerimi: İnsanın kafası aydınlanır, menfaatleri göz önüne serilirse, kirli işlere girmez, bir anda soylu, temiz biri olur çıkarmış. Temelinde, insanın aydınlanıp gerçek menfaatlerini yalnızca iyilik yaparak göstermesi yatıyormuş. Hiç kimse bile bile kendi aleyhinde davranışta bulunamayacağına göre, tek çıkar yol iyilikteymiş...
Yeraltından Notlar, Dostoyevski’nin bir edebiyat çağını başlattığı kitaptır. Yirminci yüzyıl iki dünya savaşı ve milyonlarca insanın ölümüyle ilk yarısını kapattığında, dünyada artık savaşların sona ereceği sanılmıştı ama başını Sartre, Camus, Beauvoir gibi yazarların çektiği varoluşçular hiç de öyle düşünmüyordu. Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar kitabıyla ilk örneğini verdiği varoluşçuluk akımı, bir anlamsızlığın, dünyaya fırlatılmış olmanın öyküsüdür.
İnsanın kendi içine eğildiği o en derin ve karanlık boşlukta, Dostoyevski’nin Yeraltından Notları bekliyor. Ne bir kahraman, ne bir umut var bu kitapta. Aksine, kendi çürümesini seyreden bir adamın içsel itiraflarını, hınçlarını, utançlarını ve hesaplaşmalarını okuyoruz. Yeraltı Adamı’nın iç sesi bazen bizden bir ses oluyor, bazen de kulağımıza eğilip bizi yüzleştiriyor, hem dürüst, hem acımasız.
“Bilinç,hastalıktır” diyor yazar. Ve gerçekten de, düşündükçe hasta olduğunu fark eden bir adam anlatıyor kendini. Çünkü bazen düşünmek, insanı bir adım ileriye taşımaz. Bazen sadece daha da dibe çeker. Bu kitap da o dibe inişin günlüğü gibi.
Yeraltından Notlar, kısa ama kolay bir kitap değil. Cümleleri sade olsa da duygusu yoğun, hatta sarsıcı. Dostoyevski bu metinle bizi, kendimizden bile sakladığımız düşüncelerle baş başa bırakıyor. Okudukça rahatsız ediyor çünkü dürüst. Ama işte bu yüzden güçlü. Herkesin kolayca seveceği bir kitap değil belki, ama kim okursa okusun, içinden bir cümle çıkarıp cebine koyar mutlaka.