Michelangelo'nun söylediği şeyi düşünün: "Hayat makbul bulunuyorsa, ölüm de makbul bulunmalıdır. O da aynı üstadın elinden çıkar." Başka bir deyişle, bize hayatı, mutluluğu, sevgiyi ve daha fazlasını veren o aynı el, ölümü korku dolu bir deneyim haline getirmeyecektir. Zamanında birinin dediği gibi; sonlar, sadece geriye doğru başlangıçlardır.
Bir insan olarak gelişmeyi ve öğrenmeyi gerçekten istiyorsan, evrenin seni, ‘kayıp’ adı verilen lisansüstü hayat programına kaydetmiş olduğunun farkına varmalısın.
Bizler pasta gibiyiz: anne babamıza bir parça veririz, sevdiklerimize, çocuklarımıza, kariyerimize birer parça… Hayatın sonunda bazıları, kendilerine bir parça ayırmamış olur -kendilerinin neli pasta olduğunu bile bilmezler üstelik.
Minnettarlık duyan bir kişi güçlü bir kişidir, çünkü minnettarlık gücü meydana getirir. Bütün bolluk, sahip ol duğumuz şeyler için minnettar olmaya dayanır.
İnsanlar hayatımıza başka bir rolle yeniden girerler. Bazen böyle olur; çünkü ilişkilerle işimiz bitmemiştir, yapılacak daha çok tedavi vardır. Bununla birlikte, bazen insanlar hayatımıza başka bir rolle yeniden girerler, çünkü ilişki bitmiş olsa da kafalarımızda henüz tamamlanmamıştır. 🤍🤍
Her günü hayatın kıyısındaymış gibi yaşamak, bize “nasıl olması gerektiğine dair resimlerimiz olduğunu anımsatır. Kaç kez birileri bir ilişkide o an mutlu oldukları halde, “Yirmi yıl sonra da yanımda olacak mısın?” sorusu yüzün den kavga etmiştir?