Hollandalı Katolik bir ailede doğup Paris’te oyunculuk eğitimine uzanan bir hayatın içindeyken, aslında başka biri olduğunuzu öğrenseydiniz ne yapardınız?
Kim olduğunuzu, kökeninizi merak etmez miydiniz?
Üstüne basarak yaşadığımız salt gerçeklik bizi yakaladığında nereye kaçabiliriz?
Haksızlıkları, acıyı, katledilen hayatları, yalan ve çıkar uğruna kurulan yaşamları daha ne kadar görmezden gelebiliriz?
Ruha hayat veren, eylemlerin içinde gizlenen ipuçlarını takip etmektir, arayıştır.
Peki, döngüsel olarak şekillenen hayatı anlamlı kılan *gerçek* nedir?
Srebrenitsa Çiçeği size gidilecek yeri ve gerçeği işaret edecek…
Aşk, uzun ve zorlu geçen bir kışın ardından gelen bahar gibidir. Çok beklersin onu ve buna rağmen kısa sürer. Geldiği gibi gider . Ne olduğunu anlamazsın.
Dünyanın neresinde olursa olsun bir baba için kızı her şeydir. Ve ben her şeyimi , bir budalanın iradesine bırakamam. Bir gün geleceksen, karşıma bir erkekle gel. Budalanın tekiyle değil.
İnsan ne yaparsa yapsın, kendi gerçekleriyle yaşıyor kızım. Kendi hüzünlü gerçekleriyle. Baksana, mutluluğun çiçeğini ölüme yakıştıracak kadar ne yaşamış olabilirsin?