Kör Baykuş, uyku ve uyanıklık halinde geçen iki bölümden oluşmaktadır. Ancak rüyanın gerçekten ayırt edilmesi ne kadar zorsa, gerçek de gerçek olamayacak kadar ilginçtir. Ölümün peşinden ayrılmayan, epey ince fikirli bir yazardır Sâdık Hidayet; yirminci yüzyıl İran edebiyatına yön veren isimdir. Kör Baykuş’ta kurguladığı anlatıcı, hayalle gerçek arasında, dünle bugün arasında gidip gelir; hayat ve gerçekler karşısında yenik düşen insanın hikâyesini bugüne nakleder.
Birinci şahsın ağzından anlatılan hikâye, güzel bir şiirden, bir acının mateminden başka bir şey değildir. Hem dünden koparılmış hem de yarını olmayan, başıboş ve huzursuz insanın öyküsüdür bu. Sâdık Hidayet’in eserlerinde, onun manevi ve dünyevi sorunlarından ziyade, güzelliğe dair düşüncelerini görmek mümkündür. Kör Baykuş da bunun en iyi örneğidir.
Seval Günbal’ın Farsça aslından çevirisi ve önsözüyle...
20. yüzyıl İran edebiyatının en önemli eserlerinden biridir Kör Baykuş. Hüzün, melankoli ve iç dünyanın karanlık dehlizlerinde dolaşan bu roman, okuyucuyu derin bir atmosfere sürüklüyor. Kitap, hayatından memnun olmayan, karamsar bir ressamın iç monologları üzerine kuruludur. Ressam, sürekli çizdiği, bir mezar taşı üzerinde duran, upuzun kirpikli, kör bir baykuş figürüyle özdeşleşmiş. Gizemli bir kadınla tanışır ve bu tanışma onun hayatında bir dönüm noktası olur. Ancak bu karşılaşma onu daha da derin bir melankoliye ve umutsuzluğa sürükler. 😢 Bu kitap tam bir edebiyat şöleni diyebilirim. Edebiyatın gücünü ve derinliğini deneyimlemek isteyenler için bir şölen niteliğinde sayılır. O zaman mutlaka okunmalı listesine ekleyin derim. 🙂.