Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya’da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli, ancaksonun baştan belli olması, kitaba sürükleyiciliğinden bir şey kaybettirmiyor.Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.
Adı: Kırmızı Pazartesi Yazarı: Gabriel Garcia Marquez Yayınevi: Can Yayınları Türü: Roman Başım Yılı: Ağustos 2015 Sayfa Sayısı: 107
Düşünceler: Marquez 17 Nisan 2014 yılında öldüğünde geride çeşitli alanlarda yazdığı 36 eser , 1982 yılında aldığı Nobel Ödülü ve Uluslararası büyük bir ün bıraktı.
Daha önce " Albaya Mektup Yok" isimli eserini okumuştum. Bu bitirdiğim ikinci kitabı oldu. 1981 yılında 54 yasında ve olgunluk döneminde yazdığı bu eser beni bir önce okuduğum kitabından daha fazla etkiledi.
Kitap işleneceğini herkesin bildiği ama ancak engel olmak için garip bir şekilde hemen hemen hiç kimsenin müdahale etmediği bir cinayet üzerine kurulmuş. Gerçek bir olaydan esinlenerek yazılan bu eser " Büyülü Gerçekçilik " denilen bir tarz ile yazılmış
Bayardo San Roman isimli gizemli ve garip bir adam Angelina Vicario isimli biri ile evlenir. Ama topluma gore temiz çıkmadığı için kocası tarafından ailesine geri gönderilir ( malum ibareyi beni rahatsız ettiği için kasıtlı olarak kullanmadım ) Angelia tarafından olayın faili olduğu söylenilen Santiago Nazar kızın ikiz kardeşleri Pedro ve Pablo tarafından hunharca katledilir.
Olayın ne olduğunu biliyorsunuz, kimin ne şekilde ne için ve nasıl yapıldığını da biliyorsunuz ama yinede büyük bir merakla ,istekle okuyorsunuz bu eseri.
Toplumsal duyarsızlık, namus ,ahlak ekseninde dayatılan toplumsal baskı iklimi insanları bilip bilmeden , yazıkki kesin kanıt aramadan cinayet dahil en ağır suçları işlemeye yöneltiyor. Işte kitap bunları eleştiriyor. Bizim toplumumuzda da benzer davranış eğilimleri varolduğundan daha bir güdülenerek okumamı sağladı. Gerçi yeterince akıcı bir eser zaten. Özel bir nedene ihtiyacınız yok okumak için.
Sonuç olarak içindeki şiddet öğeleri nedeniyle ( cinayetin işlenişi, otopsi ayrıntıları gibi ) gençler haricinde tüm yetişkinlere tavsiye edebiliyorum bu güzel eseri
Gabriel García Márquez’in Kırmızı Pazartesi adlı romanı, şimdiye kadar okuduğum en ilginç eserlerden biri oldu. Roman, Santiago Nasar’ın öldürülüşünü anlatıyor. Fakat asıl çarpıcı nokta şu: bütün kasaba halkı bu cinayetten haberdar, ama herkes çeşitli bahanelerle sessiz kalıyor.
Okurken aklımdan hep şu sorular geçti: 👉 Bir kişi bile çıkıp Santiago’ya gerçeği söylemedi mi? 👉 Herkes mi sustu?
Normalde cinayetler gizli saklı işlenir; burada ise tam tersine herkes biliyor, fakat tuhaf bir şekilde kimse engellemiyor.
Marquéz’in bu kitabı sadece bir cinayet hikâyesi değil; toplumun sorumluluğunu, bireysel duyarsızlığı ve kaderin kaçınılmazlığını sorgulatan derin bir eser.
Sonunda kendime şu soruyu sordum:
“Bir felaketi herkes biliyorsa, neden kimse durdurmaz?”
Beni çok düşündüren, aklımda iz bırakan bu roman artık “unutulmaz kitaplar” rafımda yerini aldı.