Hayalle örülen hikayelerin içinde nice sırlar, öğütler gizlidir. Yeryüzündeki her şeyin bir hikayesi vardır. Dünyadaki hayat bile bir hikaye ile başlar. Her insanın da kendine ait bir hikayesi vardır. Bir haber çekimi için teyzesiyle birlikte havaalanına giden Eren’in hikayesi de gizemli, yaşlı bir adamla karşılaşmasıyla başlar. Yaşlı adamın anlattıkları, teyzesinin hayatını değiştirecek bir haberin kaynağıdır. Bu kaynağa ulaşmak isteyen teyzesiyle birlikte yolculuğa çıkan Eren’i farklı sürprizler beklemektedir.
Teyzesi haber peşindeyken Eren hazine peşine düşer. Aradığı şeyin evrendeki hem ilk hem son hazine olduğunun farkında değildir. Aradığını bulmasının ise tek yolu vardır: Vazgeçmemek.
Kim bu hikayenin gerçek kahramanını tanırsa tüm kalbiyle sever onu. Sevdiği zaman ona benzemek ister. Benzediğinde de evrendeki hazineyi keşfeder.
Evrendeki Son Hazine, Eren’in biraz fantastik biraz gerçek bir kurguyla Peygamber Efendimizi tanıma ve anlama yolculuğunu anlatıyor.
“Figen Yaman Coşar’ın Evrendeki Son Hazine kitabı, ilk başta normal bir macera gibi dursa da okudukça aslında çok daha derin bir şey anlattığını fark ediyorsun; karakterler evrende kaldığı söylenen son hazineyi ararken sürekli bir şeylerle mücadele ediyorlar ve onların yaşadığı her olay insana kendi hayatından parçalar hatırlatıyor, sanki hazineyi ararken onlar kadar sen de yoruluyorsun; ama kitabın ilerleyen sayfalarında anlıyorsun ki hazine dedikleri şey altın, taş ya da sihirli bir eşya değil, insanın kendi içinde sakladığı cesaret, umut, sevgi ve kendini tanıma gücü; hikâye bazen heyecanlı, bazen duygusal ama en güzel yanı, okurken kendi hayatını düşünmeni sağlaması, çünkü karakterlerin yaşadığı ikilemler, korkular ve seçimler 15 yaşındaki birinin bile ‘ben de böyle hissediyorum’ demesine neden oluyor; kitap bittiğinde ise hem maceraya doymuş oluyorsun hem de fark etmeden kendi içindeki ‘hazine’ fikrine kafa yormaya başlıyorsun.