Engin Geçtan’ın İnsan Olmak adlı kitabı, bireyin hem içsel dünyasına hem de toplumsal yapıyla olan etkileşimine dair derin ve insani bir bakış sunar. Bir psikolojik danışman olarak bu eseri incelediğimizde, sadece bireysel psikolojiyi değil, bireyin toplum içindeki varoluş mücadelesini de anlamaya çalışan çok katmanlı bir yapı ile karşılaşıyoruz . Bu kitapta, Engin hocamız bireyin kendiyle yüzleşme sürecinin kolay olmadığını vurgular. Psikolojik danışmanlık sürecinde de sıkça karşılaştığımız bir gerçek vardır: İnsan, çoğu zaman kendisinden kaçar. Kitapta bireyin, öz benliğiyle temasa geçmeden önce çeşitli savunma mekanizmalarına sarıldığı görülür. Bu, danışanların görünen sorun ile derin ihtiyaç arasındaki farkı anlamaya başladıkları noktada gözlemlenir. Kitapta dikkat çeken önemli temalardan biri de toplumsal yabancılaşmadır. İnsan, toplumun biçtiği roller içinde sıkışır; bazen anne, bazen çalışan, bazen öğrenci... Ancak tüm bu rollerin ardında, gerçek benliğine ulaşamayan bir birey vardır. Engin hocamız burada, bireyin bu yolculukta yalnızlaşabileceğini ancak bu yalnızlığın bir gelişim fırsatı olduğunu belirtir.
Hepimizin içinde bir çocuk var… Görülmek, sevilmek, anlaşılmak isteyen bir çocuk. Doğan Cüceloğlu bu kitapta o çocuğu fark etmemizi, anlamamızı sağlıyor.
Yalın ama derin anlatımıyla, geçmişe dönüp kendinle yüzleşmeni sağlıyor. Kırılgan yanlarını reddetmek yerine, sarılmanın kıymetini hatırlatıyor.