Toprak Ana’yı okurken kendimi hem savaşın yıkıcılığına hem de toprağın insanı ayakta tutan gücüne tanıklık ederken buldum. Aytmatov’un sade ama derin üslubu, Tolgonay’ın iç sesiyle birleşince metin benim için bir ağıt ile direncin aynı anda var olduğu bir anlatıya dönüştü. En çok etkilendiğim nokta, kayıpların ağırlığı altında ezilse bile insanın toprakla kurduğu bağ sayesinde hayata tutunabilmesiydi. Kitabı bitirdiğimde savaşın yalnızca cephede değil, insanın vicdanında da sürdüğünü düşündüm; Aytmatov bunu çarpıcı bir içtenlikle hissettirdi. Keyifle okuyun.