2. Bölüm

Bölüm

74 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Süper fikir! Şimdi hayal et: uçsuz bucaksız, kasvetli bir ormanın tam ortasında... gökyüzü gri, yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor. Şimşekler çakıyor ama... ormanın ortasında küçük bir kulübe var. Ve içinde... dört kişi: sen, Batuhan, Fadime ve koyun Furkan.

Ama bu kulübe aslında sıradan bir kulübe değil. İçinde bir çay makinesi, bozuk bir televizyon, ve konuşan bir sandalye var. Hepsi bir mandayı bekliyor. Çünkü efsaneye göre “Kasvetli Ormanın Kutsal Mandası” bir gün gelecek ve herkese sınırsız ot dağıtacakmış!

Furkan, koyun haliyle en heyecanlı olandır. Ama durmadan saçmalıyor:

"Ben dün dolunayda çiğ köfte yoğurdum! Kimseye söylemedim ama yoğurdum!"

Sen yağmur damlalarını sayarken, Batuhan çay makinesine bağlanmış, "Bak buharı görebiliyor musun? Bu, uzaylı sinyali olabilir!" diyor. Fadime ise “Ben buraya yoga yapmaya geldim, mandayı falan boş verin,” diye ortalığı karıştırıyor.

Tam o sırada... kapı birden açılıyor. İçeriye sırılsıklam bir manda giriyor, kafasında gözlük, boynunda atkı var.

Manda konuşuyor: “Ben geldim... ama ot bitti. Simit var, isteyen?”

Herkes bir an duraksıyor, sonra Furkan bağırıyor:

“Simitte gluten var! Ben glutensiz ot isterim!”

İşte orada, kulübenin içinde büyük bir tartışma başlıyor. Çay dökülür, televizyon kıvılcım saçar, konuşan sandalye "Ben pes ediyorum!" deyip devrilir.

Ve sonra hikaye şöyle biter:

Yağmur durmaz, çay biter, manda gider... ama o gün, o kasvetli ormanın ortasında dört kişi bir koyunla birlikte kahkahalarla mandayı simitle uğurlamıştır. Ve Furkan hâlâ bir gün “glutensiz ot” bulunacağına inanır.

Ne dersin, ikinci bölüme geçelim mi?

Harika! O zaman ikinci bölüm başlıyor...

Bölüm 2: Mandanın Simit Planı ve Furkan'ın Uzay Takıntısı

Kasvetli ormandaki kulübe, hala çayın ve simidin kokusunu taşıyor. Mandanın gelişi, sonra “Simit var ama ot yok” deyip gitmesi, herkesi biraz garip bir ruh hâline sokmuş durumda. Batuhan hâlâ çay makinesine sorular soruyor.

“Buhar, eğer kuzeye doğru yayılıyorsa... bu bize meteorolojik bir mesaj veriyor olabilir. Hava ılık olacak!”

Fadime iç çekiyor. “Keşke şurada bir yoga minderi olsaydı. Mandanın enerjisi çok dengesizdi.”

Furkan ise köşeye geçmiş, kafasına bir konserve kutusu takmış, gözü gökte.

“Ben aslında koyun değilim,” diyor. “Ben Uranüs’ten gönderildim. Gizli görevim: mandanın simit komplosunu ortaya çıkarmak!”

Sen bir köşede, bu saçmalığa kahkaha atarak bakarken, kulübenin kapısı birden çat diye açılıyor. Yine manda!

Ama bu sefer yanında bir çuval var. “Bu sefer ot getirdim. Ama... ot dijital. USB’den yükleniyor.”

Furkan coşuyor: “USB mi?! Benim kuyrukta port var!” deyip kendini yere atıyor.

Herkes Furkan’a bakıyor. Sessizlik olur. Sonra bir anda Fadime patlatıyor kahkahayı.

“Ya siz harbisiniz delirmişsiniz!”

Manda gözlüğünü düzeltip ciddiyetle soruyor: “Bir sonraki güncellemeyi yüklemek ister misiniz? Gülme paketi ücretsizdir.”

Batuhan elini kaldırıyor: “Ben sadece çay istemiştim, ne oldu biz nasıl buraya geldik?”

Kulübenin lambası yanıp sönüyor. Televizyon kendi kendine açılıyor ve Furkan’ın uzaylı bir koyun olduğuna dair bir belgesel oynatıyor. Hepiniz bir anda ekranın başına kilitleniyorsunuz.

Sonra Furkan fısıldıyor: “İşte... gerçek başlıyor. Şimdi... koyunluk zamanı.”

Ve perde kapanır.

Üçüncü bölümde neler olsun? Manda geri gelsin mi? Yoksa Furkan galaksinin koyun lideri mi çıksın?

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar