Tarık Tufan varoluşsal yalnızlığımızın peşine düşüyor. Genç bir adam, kafası karışık, âşık, toplum denilen çemberin yavaş yavaş dışına çıkıyor. Sorular soruyor hayata, yaşamın önüne çıkardığı bilgeleri yüreğiyle dinliyor…
“Seni saklıyorum, parmaklarını, ellerini saklıyorum, gülümserken kıvrılan dudaklarını saklıyorum, hoşça kallarını saklıyorum, bembeyaz yüzüne bir anda dolan şaşkınlıklarını saklıyorum. Sırf bu yüzden kalbim bir gün paramparça olacak.”
Bil ki ey sevgili! Ben seni aklımdan hiç çıkarmadım; ben sadece aklımı çıkardım. Ve böyle bilsin bütün dünya, ben aklımı senin râmına değil, senin uğruna senden çıkardım.
Bil ki ey sevgili! Ben seni aklımdan hiç çıkarmadım; ben sadece aklımı çıkardım. Ve böyle bilsin bütün dünya, ben aklımı senin râmına değil, senin uğruna senden çıkardım.
Tamamlanmamış bir cümledir insan. Yalnızlığıyla bile bir araya gelemeyecek kadar ıssız. Bütün bunlara rağmen hayat, yine de anlamlı bir cümle kurabilme isteğidir. İnsanın kendini tamamlayabilmesi isteği. Zaman içinde aşınmış, her şeye kırgın bir ruhun kendini onarabilme çabasıdır.