"Erkeklere `Bu evde eksik oları sensin` dediğimizde, adamların yüzleri asılıyor. Biz kadınları, çok film izlemekle suçluyorlar. Keşke evlendikten sonra da ellerimizi tutabilselerdi. Başımızı dizlerinin üzerine yatırıp saçlarımızı okşasalardı. Erkekler evlendikten sonra bunları neden yapmıyorlar? Sahi, bunlar hep filmlerde mi yaşanıyor?"Derlermiş ki, bazı hayatlar zaman içinde bağlıdır birbirine. Çağlar içinde yankı bulan, eski bir çare ile zincirlidir ötekine.Yaşadığı acı gerçeklerden kurtulmak için Şamlı bir kocanın elinden Türkiye`ye kaçan genç bir kadının oğullarına kavuşmak için verdiği mücadelenin hüzün dolu hikâyesi, hafızalarınızdan kolay kolay silinmeyeceğe benziyor.İncir Kuşları, Sevmek Zorunda Değilsin Beni, Yatağımdaki Yabancı gibi çok okunan kitapların yazarı Sinan Akyüz’ün kaleminden genç yaşta Şam’da gelin olan Piruze’nin gerçek yaşamöyküsünü soluk soluğa okuyacaksınız....
Şayet biz kadınlarda onur denen şey olsaydı, erkeklerin eline bakmazdık. Onur, daha biz kadınlar doğmadan elimizden alınmış bir oyuncak gibi. Yuvamız dağılmasın diye onursuzlaştırıldık. Kaderimize razı edildik.
Erkeklerin en çok sevdiği kadınlar fahişe ruhlu olanlarmış. Hâlbuki biz, bizi en çok yaralayan kişiyi sevmek için yaratılmışız. Erkeklerin asıl sevdikleri kadınlar hep öteki aşıklar olmuştur.