(...) Tanrım, gözlerimizin olmaması bizi ne hale getiriyor, görmek, görmek, belirsiz gölgelerden başka bir şey olmasa bile bir şeyler görmek, bir aynanın karşısına geçmek, koyu renk yayınık bir lekeye bakıp, işte oradaki benim yüzüm, ışıklı şeylerse bana ait değil, diyebilmek.
(...) dünyadan o kadar uzağız ki kim olduğumuzu unutmamız o kadar uzun sürmeyecek, hatta birbirimizin adını söylemek bile aklımıza gelmeyecek, neye yarar ki, adlarımız ne işimize yarayacak, hiçbir köpek diğerini bizim koyduğumuz adla tanımaz, eğer tanıyacaksa, onu ayırt eden kokusuyla tanır, biz de burada başka tür birer köpek gibiyiz, birbirimizi havlamamızdan, sözlerimizden tanıyoruz (...)
Kocalarına olan yakınlıklarından ötürü zaman içinde doktorların karıları da tıptan biraz anlar olurlar ve kocasına bu denli yakın olan bu kadın da körlüğün salgın gibi bulaşarak yayılmayacağını, bir insanın sırf kör birine baktı diye kör olmayacağını, körlüğün kişiyle doğuştan sahip olduğu gözleri arasında özel bir mesele olduğunu bilecek kadarını öğrenmişti.
Doğuştan insan sevmezliğinden ya da hayatta çok fazla hayal kırıklığına uğradığı için herhangi bir kuşkucu, bu kadının yaşamının ayrıntılarını bilse, gülüşündeki güzelliğin, bir zanaat hilesinden başka bir şey olmadığını ima edecek olsa da bu kötü niyetli ve mesnetsiz bir iddia olurdu, çünkü bu gülüş henüz çok uzak sayılmayacak zamanlarda da böyleydi (...)
(...) herhangi bir kötü niyeti yoktu, tam tersine, herkesin bildiği gibi insan türünün en iyi özelliklerinden ikisi olan ve fakir fukaranın yoksunluğundan çıkar sağlayan işin gerçek patronları tarafından sömürülmekte olan ve kariyerinde ilerleme umudu bulunmayan bu basit araba hırsızından çok daha taş kalpli suçlularda bile rastlanabilecek cömertlik ve fedakarlık duygularına itaat etmekten ibaretti tüm yaptığı.
Ya kör olsaydım oyununu oynamış, gözlerini beş dakika yumulu tuttuktan sonra, sonuçta körlüğün tartışmasız korkunç bir felaket olduğu, bununla birlikte, talihin böyle bir darbesini yemiş kurbanın, yalnızca renklerin değil, biçimlerin ve planların, yüzeylerin ve konturların anısını da belleğinde koruduğu durumda, görece olarak katlanılabilir bir şey olduğu sonucuna varmıştı (...)
Yok, sisin ortasındaymışım gibi, sanki bir süt denizine düşmüşüm gibi, Ama körlük böyle değildir, dedi diğeri, körlüğün siyah olduğunu söylerler, iyi de ben her şeyi beyaz görüyorum (...)