“Memleketin en kötü günlerinde düşmanlar iyice içeri doldukları sırada, başından beri politikaya karışmamış, orta rütbede, dövüşken Türk subayının, ordusuz kalma dramını anlatmak istedim.”
Yorgun Savaşçı, yenilgiden dönmenin ve tekrar mücadeleye atılmanın büyük anlatısıdır. Kemal Tahir’in, insanı bir an durup düşünmeye ve harekete geçmeye, geleceği ve geçmişi büyük bir şimdinin içinde kavramaya teşvik eden üslubu ile edebiyatımızın klasik olma vasfı kazanan en önemli romanlarından biri olan Yorgun Savaşçı, ilk kez yayımlandığı 1965 yılından beri okunmaya, tartışılmaya ve ilham vermeye devam etmektedir.
Büyük sorular sormanın üstadı olarak Kemal Tahir, dağılan bir imparatorluğun her çatırtısına kulak kabartmış, kurulacak Cumhuriyet’in ve verilen istiklal mücadelesinin, karanlığın dibinden umudun zirvesine doğru gerçekleşen yolculuğunu, muhayyilemize hediye ettiği ölümsüz karakterlerle romanlaştırmayı bilmiştir. Cehennem Topçu Cemil’den Doktor Münir Bey’e, Patriyot Ömer’den Kör Şaban’a kadar bir milletin geleceğinin belirlendiği kısa bir zaman dilimini üzerlerinden okuduğumuz kült karakterleri inşa etmedeki ustalığını, onları başka eserlerinde de karşımıza çıkararak gösteren Kemal Tahir’in benzersiz roman evreni, bugün edebiyatımızın iftihar sebebidir.
'İzmir'in yolu Samsun'dan mı geçer?' dedim. 'Kestirme yolu bu mudur?' diye alay ettim. Düşünüyorum da, akıldan yana biz nerdeyiz, Mustafa Kemal nerde? İstanbul'dan 16 Mayıs'ta yola çıktı: Yani İzmir'e Yunan'ın girmesinden bir gün sonra... Neden Samsun'a gideceğine Bandırma'ya gelmedi? Çünkü gerçek komutanlar durumun özelliğine göre burda yıldırım olup yakmaktansa; ordan gürlemenin daha etkili olduğunu bilirler!
Ben bulundum Sarıkamış'ta... Gördüm... 6 Kasım 1914'te başladı Köprüköy Savaşı... Altı gün sürdü. Günlerden cumaydı! Namaz kılmadık biz o cuma... Dövüştük... Dövüş daha sevaptır namazdan... Düşmanı geri attık... Direndi. 14 Kasım'da yeniden tutuştuk. Cumartesiden çarşambaya kadar dört gün dört gece vuruştuk.