Farklı kültürler, aşka bakışlarını hem biyolojik hem de toplumsal bağlamda şekillendirirler. Bu bağlamda, aşkın doğası bir yanda biyolojik evrimsel dürtülerden (çiftleşme, üreme) beslenirken, diğer yanda kültürel normlar, değerler ve beklentilerle bir bütün haline gelir. Yani, aşk sadece bedensel bir kimya değil, aynı zamanda toplumsal bir inşa, bir anlayıştır. Kültürler, aşkı nasıl yaşayacağımızı belirlerken, biyoloji de bu yaşama biçimlerinin temelini oluşturur.