Doğalcı ve gerçekçi anlatının klasik yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar, bütün sanat yaşamı boyunca hep aklın ve bilimin yanındadır. Boş inançlara, yobazlığa, bağnazlığa karşı çıkarak, toplumun çağdaş düşünceye ulaşması için elinden geleni yapar; kendi deyişiyle, halkı *yüksek bir felsefe*ye ulaştırmaya çalışır. Anlatının her türünde yapıt veren Hüseyin Rahmi, Ölüm Bir Kurtuluş mudur? romanında *deneysel roman* biçimini kullanır.
Çoğu romanında kullandığı *eğlendirirken öğretme* amacına uygun merak ve gülmece öğeleri, bu romanında yerini daha ciddî ve dramatik bir konu ve anlatıma bırakır; intihar olgusunu, toplumsal koşullar ve ailenin eğitimi yönlerinden enine boyuna irdeler. Romanın bu yayımında, genç kuşaklar düşünülerek, anlatı dili günümüz diline uyarlanmış; kitabın başına Hüseyin Rahmi’nin yaşamını ve yapıtlarını irdeleyen bir inceleme yazısı eklenmiştir.
Umutsuzluklarına intiharla çare arayanlar bilmelidirler ki, bu dünyada sürüp gelen bir şey yoktur. Neşe, üzüntü hepsi gelir geçer, yalnız mutluluk ve felaket dediğimiz şeylerin olumlu, olumsuz anlarında ne birincisinin zevkine gereğinden fazla değer vererek şımarmalı, ne de ikincisinin kahrına karşı zayıflık göstererek, mezar yolunu boylamak korkaklığına kalkışılmalıdır.
İstediklerimiz her girişimde kolaylık, daima başarı, refah, bolluk, zevk ve sefa mıdır? Bu biçim bir mutluluk daha kimseye nasip olmamıştır. Mutluluğun bu biçimde düşünülmesi de yanlıştır. Bu türlüsü ancak düt diyince dağları taşları koyunlar, keçilerle dolduran peri masallarında görülür. Gerçekte ise başarılı olanlar çarpıştıkları zorlukları, karşılaştıkları engelleri, düştükleri sıkıntıları yenebilenlerdir. Asıl hüner kendini değil kahrı öldürmektedir. Ölen karanlığa gömülür, yaşayan çok şeyler görür.