UYKU
Bir kâbusun içine çekilmeye hazır mısınız? RÜYA: Altı yaşında bir kız, geceleri rüyalarında kayıp kadınların ölümlerini görmeye başlar. Bu rüyaların gerçek olduğu anlaşıldığında yaşanan baskı ile tra...
7. Bölüm

UYKU 1

129 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
1
Sekiz dakikalık dinlenme molası artık yetmemeye başlamıştı. Gönderdiği danışan kapıyı ardından kapatırken oturduğu koltuktan kalkıp masasının başına geçti. Elinde tuttuğu -az önceki hastasına ait- dosyayı diğer on dosyanın üzerine bıraktı. Gözlüğünü çıkarıp masasındaki mendillerden biriyle silerken gözü sırasını bekleyen diğer danışanlarının dosyalarındaydı. Pembe karton dosyaları alıp sırayla göz gezdirdi. İnsanların en sıkıntılı anlarının yazıya dökülmüş kopyalarıydı hepsi. En alttaki dosyayı eline aldığında şaşırdı. Artık ondan umudunu kesmiş bir daha gelmeyeceğine emin olmaya başlamıştı. Uykusuzluk sorunu yaşayan danışanın iki aydır randevularına gelmemesini bazen ilaçların işe yaradığına yormak istese de emin olamamıştı hiç. Kliniğine gelmek gönüllülük esasına dayansa da gelmeme sebebinden yine de emin değildi. Birkaç kez onu aramak istemiş ama işler böyle yürümediği için bunu yapmamıştı. Bazen olurdu böyle. İnsanlar bir anda geldikleri gibi ani bir kararla da gelmekten vaz geçebiliyorlardı.
Dosyaları tekrar eski düzende bırakıp baş ve işaret parmağıyla iki göz arasındaki genzini tüm gücüyle kısa bir süre sıktı. Algılarının açılmasında etkili olduğunu düşünüyordu. Masa saati sıradaki hasta için henüz dört dakikası olduğunu gösteriyordu. Dahili hattan sekreterini arayıp bekleyen hastaların isimlerini öğrendi. Kısık sesle isimleri sıralayan sekreter son üç hastanın adını söylememişti. Görüşme saatleri yaklaştıkça bekleme salonunda olacaklarını tahmin edip sıradaki hastanın dosyasını açtı.
Okudukça daha çok canı sıkıldı. Mesleği gereği kimseye yapması gerekeni direkt söyleyemiyordu. Böyle bir hakkı olsa bu kadına en açık ifadeleri kullanırdı. İma ettiklerini anlamamakta ısrarcı kadın, yönlendirmeleri ile doğruları bulamayacak zekâda değildi. Kendini teselli eden yanı ise hiç çekilmiyordu. İç çekip gözlüğünü masadan alarak kalkıp koltuğuna oturdu. Dizine koyduğu dosyaya işaret parmağı ile ritimsiz olarak vurmaya başladı. Kendisini az sonraki görüşmeye hazırlıyordu. Karşısında duran, danışanlar için ayrılmış rahat kanepeye bakarken boynunu sağa sola çevirip kütleme sesiyle rahatladı.
Kapıyı heyecanla çalan kadın aynı heyecanla içeri girdi. Mutlu görünüyordu. Sahte olduğuna inandığı mutluluğun coşkusunu abartılı buldu. Koltuğa yerleşmesini beklerken yayılan parfüm kokusundan bir hayli rahatsız oldu. Karşısında oturan kadının oturuşunda ve duruşunda daha önce göremediği bir huzur vardı. “Sanırım her şey yolunda.”
Kadın konuşmadan önce ona bir kâğıt uzattı. Yazıları okurken nihayet demek istedi ama vaz geçti. Geç alınmış bu karar da görüşmelerinin etkisini merak etti. Neyse ki sormasına gerek kalmamıştı. “Olması gereken buydu doktor bey. Hem de en başından beri. Bunu anlamam neden bu kadar uzun sürdü bilemiyorum ama…” az önceki neşeli hâli bir anda soldu. “Bunu ilk aldatıldığımda yapmam gerekiyordu değil mi?”
Sorunun cevabı çok basit olsa da hipokratik engeller onu susmaya zorluyordu. “Ne yaptığınız değil ne hissettiğiniz daha önemli.”
Çantasından çıkardığı kâğıt mendille gözyaşlarını silerken gülümsedi. “Rahatlamış hissediyorum. Sanki taşıyamayacağım kadar erzak dolu çuvalları yüklenmiş, yolun yarısında kalmışım da sonra hepsini yerlere saçıp sadece kendi bedenimle kalmışım gibi.”
Betimleme karşısında tebessüm etti. “Seni rahatlatan hangisi? Çuvallardan kurtulmak mı? Kendi bedeninle kalmak mı?” tabii ki o asalağı sırtında taşımaktan vaz geçmiş olmak olduğunu biliyordu ama nezaket kuralını her seferinde kendine hatırlatıyordu.
“İkisi birden.” İç çekerek devam etti. “Teşekkür ederim.”
“Ne için?”
“Yükümü taşımama yardım ettiğiniz için.”
Çok güzel demek ki onca seansı birlikte yük taşıma olarak görmüştü. Az önceki zekâ tanımlamasını en aza indirgedi. “Sizden daha çok yorulmamışımdır eminim.”
“Eğer bana onu bırakıp gitmemi söylemiş olsaydınız sizi dinlerdim biliyor musunuz?”
“…”
“Ama bunu sadece siz söylediğiniz için yapardım. Yaptığım anda da sanırım pişman olurdum.”
Kadının içindekileri değişik ruh halleriyle anlatmasını sabırla dinledi. Zaten yaşananların çoğuna tanık olmuştu ama danışan bunun farkında değilmiş gibi konuşmaya devam ediyordu. İlk aldatıldığında başlayan uyku sorunlarının onu ne kadar çok yorduğundan son günlerde başını yastığa rahatça koyup uyumanın ona ne kadar iyi geldiğinin özetini koca bir yaşanmışlıkla anlatıyordu. Bunca zaman hayatı iki kişi olarak yaşamış eşinin onu aldatmasındaki suçu bile kendisi üstlenmişti. Hem mağduru hem suçluyu yaşamak isterken zamanının hangi noktasında kendisini kaybettiğinin farkında bile değildi. Kendisini fark ettiğinde ise onun deyimiyle bedeni ile baş başa kalmıştı. Sorununu sadece uyku sorunu ile adlandırmış altında yatan nedenleri görmezden gelmişti. Ama şimdi sahip olduğu bedeni onu farklı düşüncelere ve duygulara yönlendiriyordu. Bundan sonrasını tahmin etmek zor değildi. Artık daha temkinli olmasının yanı sıra aynı zamanda uzun bir süre karşı cinse karşı da güven sorunu yaşayacaktı. Onu bir uzmana yönlendirmek istedi ama bunu bir sonraki seansa ertelemeyi tercih etti. Sürekli kendisine duyulan minnetin dile getirilmesinden hoşnut olması gerekse de kendisi böyle hissetmiyordu.
“Bana uyku sorununuz için gelmiştiniz ben sadece sorununuza çözüm bulmak için çalıştım. Benim için önemli olan danışanlarımın rahat bir uyku uyuması.” Zoraki tebessümle devam etti “Uykusuz gözlerden hiç hoşlanmıyorum.”
Dinlerken bastırdığı dudaklarını iç çekerek açtı. “Ne demek istediğimi anladığınızı biliyorum.” Bir müddet susup baktı terapistin yüzüne. “Ah, unutmadan size bir hediye getirdim.” Çantasının içinden paketlenmiş hediyeyi çıkardı. “Eminim ben tek değilimdir. Hepimizin anısına almanızı isterim.”
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar