Bir kâbusun içine çekilmeye hazır mısınız?
RÜYA: Altı yaşında bir kız, geceleri rüyalarında kayıp kadınların ölümlerini görmeye başlar. Bu rüyaların gerçek olduğu anlaşıldığında yaşanan baskı ile tra...
TEDAVİ 17. GÜN İçeri girmek için tehditle karışık ısrarları işe yaramıştı. Eşi ara sıra uzaklaşıp hava almak bahanesiyle dışarı çıksa da kendisi koridordan ayrılmadan dört saat boyunca sandalyede oturup bekledi. Kızına yapılacak testleri biliyordu. Şu an kolay aşamadalardı. Ona birtakım sorular sorup beyin dalgalarını ölçeceklerdi. “Tıpkı bir EEG gibi.” demişti doktor. Kafasına taktıkları o küçük elektrotlar sorulan soruya verilen cevaba göre sinyaller verecek hangi elektrotun hangi davranış, duygu ya da bilgi ile ilgili olduğunu dalgalarla ölçeceklerdi. Korkuyu buldukları elektrotta ise… Kendisini tedirgin eden de bu kısımdı işte. “Bulduğumuz sinir ucunda stres oluşturacağız.” demişti doktor. En basit ifade olarak bunu seçmişti. Sinir ucunda stres oluşturmak, hem de beyindeki sinir ucunda. Tepesinde dikilip “Bence sen de çıkıp bir temiz hava almalısın.” diyen karısının aslında onu umursadığı için böyle bir öneride bulunmadığını gayet iyi biliyordu. Oturdukça artan stresi içinde patlamaya hazır bekliyordu. Stresini dışa vurmada başarılı olduğu ise bir gerçekti. Karısının giderek artan göz altı torbalarına baktı. Günlerdir hatta aylardır doğru düzgün uyku uyumadığını biliyordu. Bunu fedakârlık olarak görüp ona karşı içinde bir sızı hissetti. Karısı uykularını, gecelerini feda etmişti ama kendisinin yaptığı fedakârlığın da bir kez olsun takdir görmesini isterdi. Her şeyin sebebi olarak görülmesi, bu fedakârlığın üzerine kara bir gölge düşürmüştü. Evet suçluydu ama tek suçlu o değildi. Hiçbir şey söylemeden başını sallayarak istemediğini belirtti. Karısı yanına oturup omuzlarından aşağı kayan hırkasını yukarı doğru çekti. Yine ağlamıştı. Gözleri kızarmış, soğuk havadan dolayı kirpiklerinde donan göz yaşları şimdi çözünmeye başlıyordu. Başını aksi yöne çevirip kendisine bakmadan konuşuyordu. “Ona bir şey olmayacak. Olmasına izin vermeyeceğimi biliyorsun.” O da karısının yüzüne bakmadı ama başını aksi yöne de çevirmedi. “Umarım.” Başka söyleyecek bir söz bulamadı. Uzun uzun konuşmak istemiyordu. Daha önce defalarca konuşmuş, konuşmanın giderek hararetli bir hâl almaya başlamasıyla da birbirlerine karşı cephe almışlardı. Karısı bu defa direkt ona bakıyordu. Alaycı bir dudak kıvırma bakışlarındaki donukluğu az da olsa canlandırmıştı. “Evet, hep tek yaptığın bu. Ummak.” Tekrar ayağa kalktı. Hırkasını çekiştirerek bedenine iyice sarıp koridorda ileri geri yürümeye başladı. Uzun bir cevap vermemek, konuşmayı sonlandırmak olması gerekirken karısını daha çok kızdırıyordu. Her şeye duymak istediği gibi cevaplar bekliyordu. Alamazsa hırslanıyor daha çok sorunlar ve sorularla geliyor bir öncekinden daha çok cevap bekliyordu. Huzursuzluğunun uykusuzluk, yorgunluk ve kaygıdan olduğunu düşündüğünden hep alttan almaya kalksa da artık sabrının son demlerindeydi. Evliliklerini bu raddeye getiren sadece son birkaç ayda yaşadıkları olamazdı. Göremedikleri ya da görmek istemeyip sürekli erteledikleri bir geçmişi olmalıydı. Bir kutuya bastırarak sakladıkları her ne ise kutunun kapağı aralandığında fırlamış ve… Doktorun sesi ile düşüncelerinden bir anda sıyrıldı. Doktor yanındaki ile konuşuyor yönergeler dışında tek kelimesini bile anlamadığı terimlerle notlar aldırıyordu. Çoğunu anlayamadığı konuşmanın ortasına daldı. “Durumu?” Doktordan yanındaki tıknaz delikanlıyı gönderdikten sonra cevap alabildi. İçeri girdiğinin aksine daha sakindi. Hatta gülümseyerek cevap vermişti. “Cerrahi bir işlemden çıkmış gibi davranıyorsunuz.” Doktor haklı olsa da kızının başında kabloların olması bile onu endişelendiriyordu. “Ben… Bilmiyorum belki fazla tepki veriyorum ama…” Doktor onun koluna girdi. Doktorun tepesinde seyrekleşen saçlarını görecek kadar uzundu ondan. Dokunmasının onu sakinleştirmek için yapıldığını biliyordu. “Sizi rahatlatacak bir şey daha söyleyebilirim isterseniz memur bey.” Ona ilk kez ‘memur bey’ diye hitap ediyor onun varlığını bütünüyle somutlaştırıyordu artık. Bu seferki gülümsemesi az öncekinden farklı ve rahatsız ediciydi. Oysaki rahatlatacak sözlerin çıkacağını söylemişti. “Burası özel bir klinik. Buraya gönüllü olarak gelirsiniz ve…” Kolunu bırakıp karşına geçti. “Gönüllü olarak da tekrar gidebilirsiniz. Sonuçta henüz çok başlardayız.” Lanet olasıca doktorlar. Mesleklerinin kendilerini çaresiz insanların karşısında ilahlaştırdığını düşünüyorlardı. Her yaptıkları bir lütuftu. Her lütuf onları daha da devleştiriyordu. Bunu şimdi dönüşü olmayan bir girdabın içindeyken söylüyordu. Elbette dönebileceğini, vaz geçebileceğini biliyordu ama her tedavi çabasından eli boş dönmekten yorulmuştu. Karısının ısrarları ile geldiği bu lanet olasıca yerden küçük kızının çaresini bulacağına inandırılmıştı bir kere. Doktorun son sözleri karşısında yumruğunu sıktı. Karısının hayır anlamındaki öfke ile kalkan kaşları karşısında derin bir nefes alıp tekrar açarak kollarını serbest bıraktı. “Para için endişelenmeyin. Size geri ödeme yapabiliriz.” Koluna dokunarak onu tıpışlayıp arkasını dönüp giden doktor az önce memur bey hitabı ile onu tüm varlığıyla ezme girişiminde bulunmuştu demek. Memur değil amirim demediğine pişman oldu bir an. Yaptığın tek hata da seni pişman ederim, ömrünün kalan kısmını hapiste hem de sana uygun bir koğuşta tamamlaman içinden elimden geleni yaparım. Öfkesini, endişesini, sabırsızlığını içinde umudunu kıran ne varsa tek lokmada yuttu. Başını Yaradan sadece yukarılarda bir yerdeymiş gibi kaldırıp içten bir dua etti. Eliyle sıvazladığı yüzünü doktorun az önce girdiği odanın kapısına çevirdi. Açık kapıdan çıkan doktor karşısında uzattığı elini sallayarak işaret diliyle onu çağırdı. Odaya girerken karısı arkasından yetişti. Koltuğuna oturan doktor yerleşme işini iki defada yapabildi. Ellerini birbirine bağlayıp bir süre onlara bakan doktor “Bugünlük sadece bu kadar. Çok iyi sonuçlar aldığımızı ve kısa sürede tedaviyi bitirmiş olacağımızı umuyorum.” Kendi umduklarını söyleme gereği duymadan cam bölmenin diğer tarafına baktı. Küçük kızının dağılan sarı saçlarına odaklandı. Her bir buklesi sallanırken zaman yavaşlamıştı.