UYKU
Bir kâbusun içine çekilmeye hazır mısınız? RÜYA: Altı yaşında bir kız, geceleri rüyalarında kayıp kadınların ölümlerini görmeye başlar. Bu rüyaların gerçek olduğu anlaşıldığında yaşanan baskı ile tra...
9. Bölüm

1.BÖLÜM DEVAM

135 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Terapist paketi acemice açtı. Kutu içerisinden beyaz bir güvercin biblosu çıktı. Başını sola yatırmış gözleri kapalı bir güvercindi. “Özgür ve mutlu kadınları anımsatmasını isterim.” Saatini kontrol ettikten sonra ayağa kalkarken “En iyi uykuyu onlar uyuyorlar.” dedi gülümseyerek.
Terapist danışanı göndermek için ayağa kalktı. “Gerçekten çok güzel bir hediye teşekkür ederim.” Güvercini masanın üzerine, görünür bir şekilde yerleştirdi. “Yastık olmadığına sevindim. Dolabımda artık yer kalmadı. Sanırım bana alınabilecek tek hediye oymuş gibi görünüyor.”
Danışanı çıktığında masa üzerindeki güvercine gülümsedi. Terapi saati ilk kez olması gerekenden daha kısa geldi kendisine. Sonraki danışanlarından dördü ile yapılan olumlu görüşmeler de neşesini iyice yerine getirmişti. Kalan dört danışan henüz görüşmeye gelmemişti. Sekreterine mazeret bildiren olduğu gibi hiçbir bilgi vermeden gelmemeye karar vermiş olanlar da vardı. Son danışanı beklemeye başladı. Onun gelip gelmeyeceğinden emin olamıyordu. Merakını gidermek için aradı sekreterini henüz gelmediğini öğrendiğinde saatin erken olduğunu düşündü. Dosyayı tekrar aldı eline. Sekreterinin getirdiği kahve eşliğinde okumaya başladı. Yaklaşık dört ay önce kendisine baş vurulmuştu. Onu ilk dinlediği andan itibaren oldukça ilginç bir vaka olarak görüyordu kendisini. Meslektaşlarının adına bir şey diyemezdi ama kendisi ilk kez böyle bir uyku sorunu ile karşılaşıyordu. Üçüncü görüşmede danışanından izin alarak görüşmelerini kayıt altına almaya başlamıştı. Oldukça genç olduğu için daha önce kabarık bir tıbbi geçmişinin olacağını sanmadığı tıbbi kayıtlarını kontrol ettiğinde yanılmadığını anlasa da kendisini bir duvara çarpmış gibi hissetmekten de alamamıştı. Uyku sorunları çok küçük yaşta başlıyordu. Çarptığı duvar ise dosya bilgilerinin erişiminin sınırıydı. Kısıtlı ve üstünkörü edindiği bilgiler merakını cezbetmiş ancak mesleği gereği şu anki uyku sorunu ile kendini sınırlamak zorunda bırakmıştı. Yine de aklının bir köşesi hep bu hasta ile meşguldü.
Nörolojik bir sıkıntının olmadığından emin olmak her zaman ilk adımıydı. Bu danışanını da diğerleri gibi öncelikle nöroloji bölümüne yönlendirmişti. Raporlarında herhangi bir olumsuzluk görülmüyordu. Yaşadığı durumun neye bağlı olduğunu bulmak ve ona yardım etmek yine kendisine kalıyordu. 17 yıldır uyku sorunu yaşamış ancak hiç yardım almak istememişti. Taa ki artık üniversite bittiğinde bir işe başlaması gerektiğini düşünene kadar. Bu şekilde iş hayatına atılabileceğini ya da atılsa da başarılı olabileceğini düşünmüyordu. Bu şu an için oldukça haklı bir gerekçe olsa da bunca zaman bu şekilde yaşayabilmesi de başlı başına bir mucizeydi. Kapının tıklama sesi ile başını dosyadan kaldırdı. Sekreteri kapıyı aralayıp fısıltı ile konuşuyordu. “Doktor Bey, o geldi. Lili denen kız. Hiç iyi görünmüyor. Saatini beklemeli mi yoksa göndereyim mi?”
Terapist randevusuna gelmeyen hastaların yerine ona öncelik verebilirdi. Masasından kalkıp kapıya doğru yürüdü. “Gönder, gelsin hemen.”
Sekreteri kapıyı kapayıp kayboldu. Kapının tekrar açılmasını beklerken huzursuzlandı. Kapı açılıp o içeri girdiğinde ise huzursuzluğu daha da arttı. “Lili, sana…”
Genç kızın gözlerinin içine baktığında sorusundan vaz geçti. Bitkinliğin ardında derin bir dehşet barındıran gözleri uykusuzluktan torbalanan gözaltlarının ardından görmekte zorlanır gibiydi. Boş bakışları terapistin endişesini daha da artırdı. Ayakta durmakta zorlanan kız kanepeye oturup ayaklarını birbirine çapraz bağladı. Kolları kanepeden destek almak ister gibi gerilmişti. Onu izlerken yaşanan sorunun neler olabileceğini düşünse de aklına hiçbir şey gelmedi. “Lili neler oluyor?”
Dinlenmeye çok ihtiyacı var gibi görünen kız az önce bağladığı ayaklarına bakarak konuşmaya başladı. “Beni bundan kurtarın.”
Kurtulmak istediğinin ne olduğunu anlaması için sözünü tamamlamasını bekledi ama devamında da yine aynı şeyi tekrarlıyordu. “Beni kurtarın, bundan kurtulmam gerek. Yoksa aklımı kaçıracağım.”
“Peki, önce neler olduğunu anlat bana olur mu?”
Başını kaldırıp terapistle göz göze geldi. “Kâbus. Kâbus peşimi bırakmıyor artık.” Terapist anlamsız bir sakinlikle yüzüne bakıyor sözlerinin devamını merakla bekliyordu. “Günlerdir hep aynı kâbusu görüyorum.”
Göz altı torbalarına odaklandı. “Seni bu hâle getiren kâbus görmen mi?”
Omuz silkti. “Uyumamak için elimden geleni yapıyor olabilirim. Uyumanın tüm sorunlarımı çözeceğini düşünürken tam tersi uyumak en büyük sorunum oldu. Eski günleri bu kadar çabuk özleyeceğimi hiç düşünmezdim. Uyumamak için resmen direniyorum.”
Genç kız karşısında mızmızlanan küçük bir kız çocuğuna dönüşüvermişti. “Nasıl direniyorsun?”
“Uyumamı engelleyecek ne varsa yapıyorum.” Terapist soran bakışlarını artırdı. “Bildiğimiz uyku kaçırma yöntemleri işte.”
“Ne kadar zamandır?”
Cebinden çıkardığı mendille burnunu sildi. Ağlamaklı olduğu mendilsiz de anlaşılıyordu. “Şey beş gün sanırım. Ben… Ben dayanamıyorum buna artık anlıyor musunuz?”
“Kâbus görmeye mi? Emin ol bunu ilk yaşayan sen değilsin, son olmayacağın da kesin. Her insan kâbus görür.”
Elinin tersi ile yanaklarından süzülen ince göz yaşını sildi. “Bunlar çok gerçek. Sanki oradaymışım gibi, nasıl anlatsam sanki o anları yaşıyormuşum gibi hissediyorum.”
“Bana biraz şu gördüğün kâbustan bahseder misin?”
Lili ağlamaklı eğdiği başını huzursuzca kaldırdı. “Şey, ben bir kuyu görüyorum. Kuyuda sarışın bir kadın. Eğilip kuyudan bakıyorum, kadın kapalı gözlerini bir anda açıp bana bakıyor. Çığlık atmak üzereyken de suyun için de kayboluyor.
“Bunun birçok anlamı olabilir. Seni tedirgin eden nedir?”
Anlatırken bile kendisini rahatsız eden kâbusun karşısında terapistin sakinliğini koruması asabını bozdu. “Her seferinde aynı sahneyi daha detaylı olarak görmek.”
Terapist birbirine bastırınca ince bir çizgi gibi görünen dudaklarını bir anda açıp iç çekti. “Kâbuslarından kimseye bahsettin mi?”
Bir süre sessiz kalmayı yeğledi. Sonra kalkıp odada dolaşmaya başladı. Masanın üzerinde daha önce görmediği güvercin biblosunu eline alıp uyuduğunu gösteren kapalı göz kapaklarına odaklandı. “Hayır, ilk kez sizinle konuşuyorum. Hem bu neyi değiştirir ki?”
Masaya yaklaştıkça arkasında kalan kızın görüş alanından çıkmasına izin verdi. Göz kapaklarının ağırlaşmaya başladığını fark etmişti. Uykuya direnme yollarından biriydi bu. “Ne kadar çok kişiyle konuşursan o kadar bilinç altında yerleşir. Tekrarlanma olasılığını artırır. Bu kâbustan etkilendiğin çok belli…”
Terapist yüzündeki umursamaz gülüşü görmedi. “Tıpkı bir rüya yorumcusu gibi konuştunuz.”
Sandalyeyi de kendisi ile birlikte onunla karşılıklı konuşabileceği konumda çevirdi. “Hayır, tabii ki ben bir rüya terapisti değilim. Ama işim gereği bilinç altının bizlere oynadığı oyunlara da hakimim diyebiliriz.” Bu bilgiyi sindirmesini bekledikten sonra devam etti. “Sen son zamanlarda sınavlara hazırlanmıyor muydun?”
Bu seferki ifadesi daha da alaycıydı. “Ah, şimdi de ergenlerde görülen sınav stresine falan mı bağlayacaksınız? Aşırı sınav kaygısının bilinç altımda bana oynadığı oyunlar kâbus olarak geceleri beni ele geçiriyor ve…”
Elini sallayarak kesti sözünü. “Hayır böyle bir niyetim yoktu. Sadece uykusuzluğun sınavların üzerindeki etkisinden bahsedecektim.”
Karşı hamle beklenmedikti. “Sınavlar iyi. Yani beklediğimden iyi… Şimdilik…”
Çelişkilerine bakılırsa gerçek hayattan uzaklaşmıştı. Onu bir müddet kâbusundan başka bir konuya odaklamak istemişti. “İlaçlarını…”
“Boş verin onları. Çoktan bıraktım.”
“Bir anda mı bu çok yanlış.”
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar