Göğü tuval yapmışlar Maviden örtü Beyazdan telve Adını baht koymuşlar
Sessiz bir martının gagasında yırtıldı duygular Perdesizliğe hoş geldiniz Buyurun önce erkekler Sonra kadınlar Bu gece soframda Bolca yağmur var
Yoksa siz bulutlardan mı çekindiniz Az önce bizde misafirdiler Hüznü ayıplayıp Yokluğunuza kelimeler mi giydirdiniz Evet siz İçinizdeki kuraklığı Nasıl seversiniz Delice esen bir rüzgâr mı Ardında iz bırakmayan Öfkeli kumlar mı
Hani az önce damlaları anlatıyordunuz Güz mevsimine övgüler dizip Şimşeklere özeniyordunuz Şipşak fotoğraflar kadar Hızlı yaşıyordunuz Evet evet siz
İçinizde bir kare olsaydım bile Köküme inemezdiniz Bunca yıl hep savaş istediniz Çöpünü cebinde taşıyamayanların Yüreklere hamallık etmesi Düşünülemez bile
Ağzı süt kokan çocukların savaşlarıydı olan Biri su tabancası istedi Bir diğeri iklimleri krize çevirdi Bir başkası “Buralar hep dedemin” deyip söylendi
Gökyüzü yere tükürdü İçindeki bütün kusmuğu “Yemişim sürgünlüğünüzü" dedi Aptal martının teki Yüreğime dönüp “Yeter" dedim Bunca fırça darbesi... Senin renkli kelimelere İhtiyacın yok
İşteş eylemlerimin beli büküldü Ben tangır tungur yağmayı seçtim Deve tabanı terliklerle Siz çöle çektiniz Evet siz Önce kadınlar Sonra erkekler
Herkese yetecek kadar var Buyurun soframız geniş Menüde insanlık Haayır ama siz Ciğer seversiniz