15. yüzyıl seyyahlarından İbn Eca et-Türkî (1417-1478), Memlûk Devleti’nde hem ordu kadılığı (kazaskerlik) hem de elçilik vazifesi yapmış Türk kökenli bir tarihçi ve seyyahtır. İbn Eca, 1471 senesinde Sultan Kayıtbay döneminde Memlûk kumandanı Emîr Yeşbek ed-Devadar’ın yanında Dulkadiroğlu Şehsuvar’a karşı yapılan son sefere katılmıştır. Bu sefer esnasında Emîr Yeşbek tarafından Şehsuvar’a Memlûk elçisi olarak gönderilmiştir. Ardından İbn Eca, Akkoyunlu Uzun Hasan’a Memlûk elçisi olarak gönderilmiştir. Bu elçilik görevleri esnasında gördüklerini kaleme alarak İbn Eca Seyahatnamesi adıyla tercümesi yapılan Kitâb fî Târih Yeşbek ez-Zahirî adlı eserini hazırlamıştır. İbn Eca’nın yazdığı bu eser; Mısır ve Suriye’de hakimiyet tesis etmiş olan Memlûklerin, Maraş ve Elbistan ile Çukurova Bölgesin’de varlık gösteren Dulkadiroğulları Beyliği’nin, Doğu Anadolu ile Azerbaycan ve Irak’ta hüküm süren Akkoyunlu Devleti’nin coğrafî varlığı, siyasî ve kültür tarihi hakkında ana kaynaktır. İbn Eca Seyahatnamesi’nin Türk tarihi açısından önemli bir kaynak olduğu görülmektedir. Eserde Halep’ten Diyarbakır’a oradan Ahlat’a ve Tebriz’e kadar o dönemde bölgede yer alan şehirlerde Türk nüfusunun yoğunluğu göze çarpmaktadır. Dolayısıyla İbn Eca Seyahatnamesi, yaklaşık beş yüz elli yıl önce Anadolu’nun Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde Türk nüfusunun çokluğuyla birlikte bölgenin hakimiyetinin Türklerde olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum; Malazgirt Zaferi’nden itibaren Anadolu’nun Türkleşmesinin mükemmel bir şekilde gerçekleşmiş olduğu hakikatinin, 15. yüzyılın ikinci yarısında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde apaçık biçimde görüldüğünün ispatıdır. Bu yönüyle eser, tarihî ve coğrafî kıymetinin yanında Anadolu’nun Türk yurdu olduğunu göstermesi açısından da ayrıca öneme sahiptir.
İlk kez bir seyahatname okudum ve sanırım bu türe başlamak için seçilebilecek en ideal olmayan kitaplardan birini seçerek başlangıç yaptım. Ben bayağı bayağı gezginimizin gittiği gördüğü, gözlemlediği yerleri yazacağını düşünerek almıştım kitabı, kitap ise sanki seyahatname değil de bildiğimiz günlük/rapor.
İbn Ecâ, Memlûkler Devleti’nda kazasker ve 1471-1478 aralığında elçilik görevinde bulunuyor ve birçok yere yollanıyor. Ancak kitabın sadece %15-20’si dişe dokunur gözlemlediği yerleri anlatmayla geçiyor, geri kalanı tamamen oralarda diğer devletlerin sultanlarıyla görüşmeleri, emrinde bulunduğu Emîr Yaşbek’le, onun kendisine söyledikleriyle geçiyor. Bu söylediklerim, eserin değerini azaltıcı şeyler olarak düşünülmesin, eser o dönem açısından ilgililerine çok yarar sağlar orası kesin. Ama demek istediğim, gezi yazısı türünde bir şeyler arıyorsanız bu kitaptan uzak durun.
Memlûklü yazarımızın, Dulkadiroğlu Beyliği’yle, Akkoyunlu Beyliği’yle ve o beyliklerin hükümdarlarıyla olan ilişkileri, diyalogları ve genel anlamda diplomatik ilişkiler anlatılıyor kitap boyunca.
Yani Memlûkler, Dulkadiroğulları, Akkoyunlular üçgeninde 15.yy.ın ikinci yarısına ilgi duyuyorsanız bu kitabı okumanızda yarar var ancak gezi yazısı türünde bir şeyler okumak istiyorsanız başka kitap öneririm.
(Kitabı hazırlayan Dr. Mehmet Şeker’in kalemine sağlık. İnce eleyip sık dokuyarak çevirmiş ve hazırlamış bu eseri. Her sayfada dipnotlar bulunuyordu.)
Türkçe bir isim olan “Sakal Tutan” tabiri, Türklerin nezdinde dar, ıssız ve tehlikeli yer için kullanılır. Anadolu’da bu adla anılan bazı mevkiler vardır.